Sık sık işinden ayrılmak zorunda kalan veya çalıştığı yeri değiştiren arkadaşların haberlerini alıyoruz. Hayırlısı olsun, “Bir kapı kapanır, başkası açılır” gibi sözlerle, yeni işinin veya önündeki işsizlik döneminin belirsizliklerine karşı destek olmaya çalışıyoruz. Gidenler için üzülüyoruz ama yolumuza devam ediyoruz. Yol uzun. Ne kadar destek vermeye çalışırsak çalışalım; bazıları yola devam edemiyor. İş dünyasının değişen düzenine alışamıyor. Kırılıyor. Kendisini değersiz ve işe yaramaz hissediyor.
Başarısız!
Oysa son dönemde en çok beğendiğim reklamlardan birinde şöyle söyleniyor:
Oyunda kalmak. Bir yol haritası var mı?
Yeni dönem, belki de her zamankinden daha zorlayıcı olacak. Ancak insanı konfor alanından çıkarması bakımından, içinde pek çok fırsatı da barındıracak. O fırsatları kaçırmamanın yolu, yepyeni gözlerle bakmaktan, o anın değerini bilmekten geçiyor.
Zihinlerimiz anlam yaratmaya meyillidir. Bir süre sonra gerçeklerden uzaklaşırız, algıladığımız şekilde oluşturduğumuz hikâyelere inanmaya başlarız. Ne olduysa, olan odur.
Artık bir çalışanın kariyeri, şirketlerin ortalama ömründen daha uzun. Y kuşağı ve sonrası için iş değişiklikleri yaşamın bir parçası. Buna karşılık 40 yaş ve üstü çalışanların çalıştıkları kurumlara bağlılıkları daha fazla. X kuşağı bir yerde çalışırken başka bir iş aramıyor. Risk almak istemiyor. İş görüşmesi deneyimi edinmiyor. Hatta bir kısmının yazılı özgeçmişi bile bulunmuyor. Sadece çalışıyor. Yeni bir iş için bağlantılar kurmaya, çevresini geliştirmeye zaman ayırmıyor.
Hayatınız boyunca tek bir işte çalışmayacağınızı bilerek ilerlemek önemli. Bu bilinç, tanıştığınız insanlarla uzun vadeli ilişkiler kurmanızı sağlar. Şirketinize yeni giren biri, bir kaç yıl içinde yükselerek sizi tavsiye edebilir, hakkınızda olumlu konuşabilir. Gönüllü oluşumlarda birlikte görev aldığınız, aynı amaçları, tutkuları paylaştığınız kişiler hiç ummadığınız kariyer bağlantıları yapmanızı sağlayabilir. Menfaatçi bir şekilde, her tanıştığınızdan faydalanmanız anlamına gelmiyor bu. Eskimiş otokratik yönetim tarzının artık işlemediğini; çevrenizdekilerle ilişkilerinizde ince ve içten bir tutumun gerekli olduğunu gösteriyor. Telefonlara çıkmayıp, zor ulaşılan bir kişi izlenimini yaratırken; yeni iş fırsatlarını da kaçırıyor olabilirsiniz.
Kurumsal yapılar insanı rutin bir hayata sürükleyebilir. Ve bu rutin içimizdeki ateşi söndürebilir. O an kaybetmeye başladığımız andır. Devamında kurumumuz ve iş arkadaşlarımız için değerimizi yitiririz.
Ya oyunda kalacaksınız, ya da kenarda seyirci olacaksınız. Seçin?
